Egitim
CUMHURİYET ÖNCESİ EĞİTİM (İlimizde Eğitim hakkında daha detaylı bilgi içi tıklayın.) Türk Eğitim Tarihi incelenirken Cumhuriyet'in ilanının baz alınması, araştırma ve inceleme açısından değişmez bir kural haline gelmiştir. Bilindiği gibi Türk Ulusu, 10. yüzyılda Müslüman olunca yazı dili olanUygurca'dan yavaş yavaş vazgeçmiş, 10. Yüzyıldan itibaren de Arap harflerini kullanmaya başlamıştır. Yüzlerce yıllık bir kültür alfabesinin bir çırpıda değiştirilmesinin altında çok önemli nedenler aramak gerekir. 10. yüzyılda din değiştiren Türk Ulusu, dini kaynaklara ulaşabilmek için o günün dini yazı alfabeleri olan Arap ve İran alfabelerine adapte olmak, onları öğrenmek zorundaydı. Bu gerekçeyle Arap alfabesine geçilmiş, konuşma metinleri de bu harflerle yazıya geçirilmiştir. İşte bu yazım tarzına biz, Osmanlıca deniyor. Osmanlılar döneminde eğitim ve öğretim, medrese denilen okullarda yapılırdı. Halk yeni bir din olan İslamiyeti öğrenebilmek için; ağırlıklı olarak dini derslere verilirdi. Malatya'da da eğitim, varolan medreselerde yapılmaktaydı. Bu eğitim kurumlarında ağırlık, dini derslerdeydi ancak bunun yanında Fen derslerine de önem verilirdi. Fen derslerinin yorumları, dinsel açıdan yapılırdı. Avrupa'yla bilgi alışverişine geçilememişti. Çünkü Avrupa, henüz Ortaçağın karanlıklarında beklemekteydi. Malatya'da Osmanlılar ve Selçuklular döneminden kalan birkaç medrese kalıntısı ve adı vardır. Bunlardan Halfetih ve Hüseyin Gazi medreselerinin yalnızca adı kalmış, Bu medreseler fiziki olarak yok olmuşlardır. Günümüze, yalnızca yarı yıkık Şihabiye-yi Kübra Medresesi gelebilmiştir. İhabiye-yi Kübra, sözlük anlamı olarak en büyük yıldızların topluluğu demektir. Bu medreseyi kuran Selçuklular, buradaki her öğrenciyi birer yıldız kabul etmişler, bu yıldızlara; ışık veren, yol gösteren, hedeflenen varlıklar özelliği kazandırmak istemişlerdir. O yıldızlar ki en büyük ve en parlak yıldızdırlar. Medresenin bu adı bile Selçukluların eğitim ve öğretim felsefesini anlatmaya yetmektedir. Malatya, Şihabiye-yi Kübra Medresesi'nden yetişen pırıl pırıl, ışıl ışılyıldızlarıyla ilimizi ve ülkemizi aydınlatmaya devam etmiştir Asıl yerleşim merkezi Battalgazi İlçemiz olduğu için Malatya insanı, bu yeşillikler içindeki tarih hazinesi şehrini savunmak için sürekli savaşmak zorunda kalmıştır. Arap, Bizans, Memlûk, Selçuklu ve daha birçok devlet, bu şirin merkezi ele geçirmek için binlerce yıl savaşmış, bu uğurda nice canlar feda etmiştir. Çoğu kez illerini paylaşmak, ele geçirmek isteyen değişik ulusların, devletlerin saldırısına uğrayan Malatya halkı, ciddi bir şekilde eğitim ve öğretime sarılamamış, kalıcı eğitim kurumları kurmaya fırsat dahi bulamamıştır. İlk etapta Aspuzu'daki (şimdiki Malatya) evlerini ve camilerini onaran halk, camiler bünyesinde medrese benzeri okullar oluşturmaya başlar. Savaşlar nedeniyle erkek nüfusu, aynı zamanda yetişkin insan nüfusu da azalmıştır. Mahalle camilerindeki bu eğitimi devlet de sahiplenmekte, en az Osmanlıca okuma yazma yeteneği kazandırılan bu öğretime resmi nitelik kazandırmaktadır 1890'h yıllardan itibaren Malatya şehri, şu anki yeri ile anılmaktadır. Battalgazi ilçesine de Eski Malatya denilmektedir. 1905 yılı başlarında Malatya'nın bazı mahallerinde İbtidaiye Mektebi (İlkokul) vardır. Bir de bu okulların öncesinde çocukların verildiği Sıbyan Mektebi (Anaokulu) vardır. Sıbyan Mektepleri, bir yıldır. Bazılarında bu süre iki yıldır.İbtidaiye ise beş yıldır. Fırat İlkokulunun eski yeri olan Belediye İşhanı'ndaEmirahmetoğlu Medresesi, Yeni Cami'ye bağlı olarak eğitim öğretimdedir. Dermeİlköğretimokulu'nun yerinde de bir Kızlar Mektebi açılmıştır. İlkokul düzeyinde eğitim veren bu okula, yalnızca kız öğrenciler alınmaktaydı. Cumhuriyet'in Malatyalı ilk öğretmenlerinden Abdulkadir Arat da Tahtalı Minare Camii bünyesindeki İbtidaiye'ye gönderilir. O dönemde eğitimin hizmetinde bir okul da Hidayet Mektebi'dir ve ilkokul düzeyindedir. Bu sırada Battalgazi ilçemizde de 1906 yılında bir Kız Okulu açıldığını belirtmek gerekir. 1900'lü yılların başında şu anki Belediye binasının yerinde ise Çarşı Mektebi vardır. Hidayet ilkokulu o dönemlerde yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Okulu, Yeni Cami'nin karşısındakiEmirahmetoğlu Medrese'si bünyesine naklederler. Aynı binada yeni bir ilkokul daha oluşturulur. Bu okul, İzzetiye Mektebidir. Bu okulun daha sonra tüm kadrosuyla Gazi İlkokulu'nu oluşturduğuna şahit olacağız. Gazi İlkokulu Öğretmen Sicil Defterleri incelendiğinde mühürlerde "İzzetiye Mektebi Başmuallimliği" ibaresi görülmektedir. İzzetiye Mektebi'nin Gazi İlkokulu'na taşınması, 1933 yılına rastlar. Okul, Atatürk'ün emriyle taştan yaptırılır ve Cumhuriyet'in 10.Yılı şerefine hizmete açılır. Bu dönemde Yeşilyurt ilçemizde Hamidiye Medresesi'nin İbtidaiye ve Sıbyan bölümleri faaliyettedir. Cumhuriyet'in ilk öğretmenlerinden Yeşilyurtlu Şevket Özer de bu okulda öğretime başlamıştır. 1912-1913 öğretim Yılında Sıbyan ve İbtidaiye Mektepleri, resmi olarak açılır. Bir yılı Sıbyan Mektebi (Anaokulu), beş yılı ise İbtidaiye(ilkokul) dir. Bu sıralarda Malatya'da öğretmen sıkıntısı yaşanmaktadır. Cumhuriyet henüz ilan edilmemiştir. 14 Ağustos 1923'te sınavla ortaokul (Rüştiye) mezunları içinden öğretmen alınacaktır. Sınav, belediye binasının yerindeki Çarşı Okulu'nda yapılır. Öğretmen adaylarını seçecek olan sınava, devrin Maarif (Milli Eğitim) Müdürü Hacı NebizadeAdil Bey Komisyon Başkanlığıyapmaktadır. Cumhuriyetin ilanına yakın Belediye İşhanının yerindeki EmirahmetoğluMedresesi'nin adı, Malatya-Elazığ sınırını çizen Fırat nehrine izafeten Fırat Mektebi'ne dönüştürülür. O sırada bu binada İzzetiye Başmuallimliği, Fırat Mektebi ve geçici de olsa Hidayet Mektebi, eğitim ve öğretim yapmaktadır. Bu dönemde Gündüzbey Kasabası'nda da bir İbtidaiye (İlkokul) vardır. Cumhuriyet'in ilk Malatyalı öğretmenlerinden Abdurrahman Gündüz'ün ağabeyi, bu okulda başöğretmendir. Abdurrahman Gündüz de bu okulda İlköğrenimine başlar. Daha sonra I. Dünya Savaşı patlak verir. Ağabeyini askere alırlar. Bir yıl sonra da şehit olduğu haberi gelir. Bu nedenli okul, kapanmıştır. AbdurrahmanGündüz, tahsili yarım kalmasın diye babası tarafından Çırmıktıdaki (Yeşilyurt İlçesi) İbtidaiye Mektebine (ilkokula) nakledilir O dönemde Malatya'da Hidayet İlkokulu'nun eski yerinde bir Darül Muallim (Öğretmen Okulu) vardır. Okul Müdürü, Alagöz H. Mehmet Efendi'dir. Buraya İlkokulu bitirenler alınmaktadır Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Abdurrahman Gündüz de burada okumaktadır. Bu saygıdeğer öğretmen, bu okula gelebilmek için Yeşilyurt ilçemizden yaya olarak uzun bir yol kat etmektedir. Dönemin Maarif (Milli Eğitim) Nazırlığı (Bakanlığı), bu okulu Elazığ'a nakleder. Abdurrahman Gündüz de Elazığ'a nakledilir. Okulunu Elazığ'da bitirir ve öğretmen olur O sırada ihtiyaç üzerine Sıtmapınarı mevkiinde Sülukoğlu Camii karşısındaki arsaya bir ilkokul yaptırılır. Malatya halkı, hemşehrisi devrin Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Mustafa Necati'ye olan şükranlarını sunmak amacıyla okula, Mustafa Necati Mektebi adını verir. Sonradan Cumhuriyet'in ilanı ile bu okul bünyesinde bir Cumhuriyet Mektebi de oluşturulacaktır. O dönemde Arapgir ve Darende ilçelerimizde de İbtidaiye Mektebi olduğunu görürüz. Bu okullar, ilkokul düzeyindedir ve başlangıç eğitimi, SıbyanOkulu (Anaokulu)'dur Cumhuriyetin ilanına yakın Malatya da şu anki Milli Eğitim Müdürlüğü binasının yerinde Muhtelit Okulu (Karma Okul) olduğunu görüyoruz. Bu okul, ortaokul düzeyindedir. Daha sonra, Malatya Lisesi'nin çekirdeğini oluşturacaktır. 1909 tarihli Arapgir Rüştiye Mektebinin diploma defterinden Arapgir'de bir rüştiye (ortaokul) olduğunu anlıyoruz. Zaten o dönemlerde en yoğun kültürel faaliyet, Darende ve Arapgir ilçelerimizdedir. Bu okulun diploma defteri incelendiğinde şu derslerin okutulduğa görülür l- Kuran-ı Kerim 2- Ulum-ı Diniye - Ahlak 4- Sarf-ı Osmani (Osmanlıca çeviri) 5-İmla 6- Arabi (Arapça) 7- Hesap 8- Sarf-u Nahiv (Dilbilgisi) 9- Hüsn-i Hat (Güzel yazı) Cumhuriyet'ten önce Arapgir ilkokullarında 3. sınıfta Fransızca, Arapça ve Farsça olmak üzere üç yabancı dil verildiği göz önüne alınırsa eğitimin kalitesi ortaya çıkacaktır. O dönemde Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkıldığı için halk, perişandır. Birçok çocuk, yetim kalmıştır. Bu çocukların, giyecekleri elbiseleri bile bulunmamaktadır. Bunu bilen okul idarelerinin kıyafet konusunda fazla ısrarcı olmadıklarını görüyoruz. Kıyafette şekilci olmazlar ancak yırtık ve kirli giysiye asla izin vermezler. Öğrencilerin kıyafeti, beyaz yaka ve siyah önlüktür. Siyah renk, kir belli etmesin diye tercih edilmiştir. Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte tüm medreseler Cumhuriyet okullarına dönüştürülecek, bunların öğrencileri de resmi ilkokullara aktarılacaktır. Bu dönem incelendiğinde medrese öğrencileri olan her yaştan insanın, ilkokul öğrencileriyle bir müddet birlikte okuduğu görülecektir. Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte birçok okulun adı da bu önemli tarihe ve olaya izafeten Cumhuriyet Mektebi'ne çevrilecektir. Ancak bu okullarda eğitim, Arap harfleriyledir ve Osmanlıca'dır. Yeni Türk harflerine geçmek için tam beş yıl beklenir Tüm bu bilgiler ışığında Malatya'da ülke düzeyinde bir eğitim ve öğretim yapıldığı, iyi bir öğretim seviyesi tutturulduğu görülmektedir. Nitekim buradan yetişen seçkin öğrenciler, ülkeye hayırlı hizmetler yapacak, Atatürk'ün ilk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati'yi de ülkemize hizmette öne çıkaracaktır. CUMHURİYET SONRASI EĞİTİM Cumhuriyet'in ilanından sonra Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Yurt çapında büyük bir kalkınma hamlesi başlatır. Eğitim ve öğretimde seferberlik de buna paralel olarak başlatılır ve yürütülür. Yüce Önder'in : "Cumhuriyet'i biz kurduk, yaşatacak olan, sizlersiniz" ve " Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir." özdeyişini ve direktifini alan genç Türk öğretmeniyle birlikte İlimizin genç öğretmenleri de bu eğitim ve öğretim seferberliğine yürekten katılır, gecesini gündüzüne katarak halkımıza okuma yazma öğretmeye çaba sarf ederler. Ne yazık ki ulusumuz, Kurtuluş Mücadelesinden henüz yeni çıkmıştır. Halk açlık ve yoksulluk içerisinde kıvranmaktadır. Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte var olan medreseler ve başlangıç okulları (ibtidaiyeler), Atatürk'ün emriyle Cumhuriyet okullarına dönüştürülür, yeniden yapılanma sürecine alınırlar. İlimizde o sıralarda eğitim ve öğretime açık beş adet ilkokul vardır. Şu anda Belediye İşhanı olan binanın yerindeki Fırat İlköğretim Okulu, şu anda Mustafa Necati İlköğretim Okulunun yerinde Cumhuriyet İlköğretim Okulu, Hidayet Mahallesi'nde dört yol ağzında kalıp yıkılmış ve sonradan yeri değiştirilmiş olan Hidayet İlköğretim Okulu, şu anki yerinde eğitim yapan Gazi İlköğretim Okulu ve halen eski yerinde eğitim ve öğretime açık olan Derme İlköğretim Okulu. O dönemi hafızalarda daha belirgin hale getirmek için bu okulların durumlarını biraz daha açmak gerekir. Fırat İlköğretim Okulu, Cumhuriyetten önce Yeni Camii'nin medresesi konumundadır ve adı Emirahmetoğlu Medresesidir. Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte İlimizin doğusundan geçen ve Malatya-Elazığ sınırını çizen Fırat Nehri'ne izafeten bu medresenin adı Fırat İlköğretim Okulu olarak değiştirilir ve Cumhuriyet okuluna dönüştürülür. Derme İlköğretim Okulu, 1901 yılında Kızlar Okulu olarak yapılmıştır. O da Cumhuriyet Okuluna dönüştürülür. Okulu o zamanın Valisi Nasuhi Paşa yaptırmıştır. Okulun önündeki caddeyi de Nasuhi Paşa açtırır. Paşanın adına İzafeten caddeye Nasuhi Caddesi denilir. Cumhuriyet'in ilanıyla Kızlar Okulu'nun adı değiştirilip önünde açılan caddeyle anılarak Yeniyol İlköğretim Okulu adını alır. Bu ad, beğenilmez. Okulun Malatya'yla özdeş bir adla anılması tezi ileri sürülür ve ilimizin içinden geçen Derme suyunun adı verilir. Okul, bugünkü adı olan Derme'ye kavuşmuştur. Bu sıralarda Malatya'da sıtma ve trahom hastalıkları çok yaygındır. Dönemin Vilayet Makamı, aldığı bir kararla Derme İlköğretim Okulu'ndaki tüm sağlıklı öğrencileri Fırat İlköğretim Okulu'na nakleder. İl çapında ne kadar trahomlu öğrenci varsa Derme İlköğretim Okulu'nda toplanır ve burada eğitim ve öğretime alınırlar. Eğitim ve öğretimleri sürerken aynı anda tedavilerine de devam edilir. Okulun adı, bu uygulamaya bağlı olarak halk arasında Trahom Mektebi'ne çıkar. Derme İlköğretim Okulu'nun sağlıklı kız ve erkek öğrencileri Fırat İlköğretim Okulu'na nakledilir. O güne kadar Fırat İlkokulu'nda erkek öğrenciler öğrenim görmektedir. Bu zorunlu öğrenci nakli olayı, okulun kaderini değiştirir ve okulda karma eğitim başlamış olur. Hidayet İlköğretim Okulu, Hidayet Mahallesindeki dört yol ağzında kerpiçten harap bir bina olarak eğitim vermektedir. Okulun adı, bulunduğu mahalleden dolayı Hidayet Mektebi diye anılmaktadır. Bina, yılların yıpratmasına dayanamaz ve yıkılacak duruma gelir. Dönemin Milli Eğitim (Maarif) Müdürlüğü, okula yakın bir boş araziye barakalar inşa ettirerek eğitim ve öğretimi bu barakalara nakleder. Ancak Malatya'nın yazın sıcak ve kurak, kışınsa soğuk ve ayaz iklimi, öğrencileri rahatsız eder, eğitim ve öğretimi engeller. Öğrenci velileri, bundan şikayetçi olur. Halkın şikayet ve baskıları sonucunda, eski okulun beş yüz metre aşağısındaki bir bahçe içine yeni bir bina yapılır ve öğrenciler bu defa burada eğitim ve öğretim yapmaya başlarlar. Sıtmapmarı semtinde bulunan Sülukoğlu Camiinin karşısındaki arsaya bir ilkokul yapılır ve adı Mustafa Necati olarak konulur. Atatürk'ün bu sıralarda yurt çapında bir direktifi yaygınlaşmıştır. Her ile Cumhuriyet okullarını temsilen bir okul yapılacaktır, adı da Cumhuriyet İlkokulu olacaktır. İlimiz Maarif Müdürlüğü bu emri derhal uygulamak ister ancak, buna uygun bir bina ve ödenek yoktur. Pratik çözüm olarak Mustafa Necati İlkokulu bünyesinde Cumhuriyet İlkokulu'nu da açarlar. Bu bina, zamanla iki okula dar gelmeye başlar. Yetkililer, Cumhuriyet İlkokulu'nu Mustafa Necati İlkokulu'ndan ayırmak için Sıtmapmarı Semti'nde şu anki yerde Cumhuriyet İlköğretim Okulu binasını yaparlar. Binanın bitimini takiben Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nu geçici binasından Cumhuriyet'in 10. Yılında Büyük Önder Atatürk, o ünlü 10. Yıl Nutku'nu Ankara'da irad eder. On yıllık faaliyetlerin dökümünü, tespitini yapar ve şöyle buyurur: "Milli Eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu, ancak bu suretle olur." direktifini verir. Her ile Cumhuriyet'in 10.Yılı vesilesiyle bir örnek okul açılacaktır. Ancak bu okul, özellikle mimarisiyle diğer okullardan farklı bir görünümde olacaktır. Bu direktif, Malatya Valiliği tarafından da süratle yerine getirilecektir. Bu okul için yer aranır. Bugünkü okulun yerinde, askeri mühimmat deposu vardır ve bina tek katlı kerpiç bir yapıdır. Milli Eğitim Müdürlüğü, bu binanın kerpiçten bölümünü yıktırır. Temeli kesme taştan bu binanın üstüne şimdiki Gazi İlköğretim Okulu yapılır. Binanın gerek mimarisi, gerek taştan yapı malzemeleri, onu diğer yapılardan farklı kılar. O yılarda Malatya Valisi, Nevzat Tandoğan'dır. Sanat şaheseri bu bina, bir yıl gibi kısa bir sürede yapılıp bitirilir. 1933 yılında eğitim ve öğretime açılır. Adı da Gazi Mustafa Kemal’e izafeten Gazi İlkokulu olur. Türkiye'ye bir dönemler damgasını vurmuş Malatyalılar, bu seçkin ilkokuldan mezun olurlar. Bunlar arasında 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal, ünlü siyaset adamları Hüsnü Doğan, Hasan Celal Güzel gibi önemli şahsiyetleri saymak mümkündür. 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın annesi, Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Hafıze Özal da bu okulda öğretmenlik yapmıştır. Malatya merkezinde o dönemlerde beş ilkokulda eğitim ve öğretim yapılmaktadır. Bunlar; Gazi, Derme, Fırat, Hidayet ve Mustafa Necati İlkokullarıdır. Daha sonra bunlara Cumhuriyet İlkokulu katılır. Malatya merkezindeki öğrenciler, okumadan yana şanslı sayılırlar ancak il merkezi dışındaki öğrenciler için bunu söylemek pek mümkün değildir. Yeşilyurt İlçesi öğrencileri, Tecdeli öğrenciler yaya olarak il merkezine gelir, iki saat boyunca yürür, eğitimlerini aldıktan sonra tekrar ikamet yerlerine dönerlerdi. O dönemlerde Malatya'da kışlar pek çetin geçerdi. Öğrenciler, bir iki metre karla, tipiyle ve vahşi hayvanlarla da boğuşmak zorundaydılar. Cumhuriyetin ilanının beşinci yılında (1928'de) Harf Devrimi gerçekleştirilir. Yeni harflerle eğitim seferberliği başmamıştır. Yüce Önder Atatürk, 1928'de Harf Devrimini başlatır. Meclis, kendisine Millet Mektepleri Başöğretmenliğini verir. Mustafa Kemal, yeni Türk Alfabesini öğretmenlere ve halka bizzat kendisi öğretmeye başlar. Okuma çağına gelen çocuklar, eğitim ve öğretime bu yeni harflerle başlarlar. Yüce Önder Atatürk, tüm yetişkinlerin de eğitim ve öğretime alınmaları direktifini verir. Böylece Millet Mektepleri açılır. İlkokullar bünyesinde açılan bu okullara, eğitim ve öğretim yaşı geçmiş insanlar alınacaktır. İlimizde de bu doğrultuda organizeler yapılır. Yıllarca Arap harfleriyle eğitim veren öğretmenler, yeni Türk harflerini öğrenmeleri için yetiştirme kurslarına alınırlar. Ardından gündüzün ilkokul öğrencilerine eğitim verirler, gece de yetişkinleri eğitirler. Bunun adı, eğitim seferberliğidir... O dönemlerde ilkokul öğretmenleri Özel İdare'ye bağlıdırlar. Buradan maaş almaktadırlar. Maaşları üç ayda bir ödenmektedir. Millet Mekteplerine ödenek ayrılamamıştır. Yetişkin eğitimine ödenek ayrılamadığı için öğretmenler, bu hizmet için herhangi bir ücret almazlardı. Bu dönemde devrin Milli Eğitim Bakanı (Maarif Vekili) Malatya Darende'liMustafa Necati, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu Atatürk'ün direktifleriyle çıkartır, eğitimi karma şekle dönüştürür, öğretmenler için kıyafet genelgesi yayınlar. Öğretmen Kıyafetnamesi adlı genelgenin içeriğinde öğretmenler için resmi kıyafet olarak ceket, pantolon, gömlek ve kravat öngörülmektedir. O dönemin Malatya Valisi Nevzat Tandoğan, kıyafet genelgesi doğrultusunda Özel İdare'ye direktif verir ve öğretmenlere kıyafet almaları için birer maaş ikramiye verilmesini sağlar. O dönemlerde Malatya'da şu anki Milli Eğitim Müdürlüğü binasının yerinde Malatya Lisesi eğitim ve öğretim görmektedir. 1931 yılında, Cumhuriyet öncesi medrese olan bir yapının üzerine kurulan Malatya Lisesi, ortaokul olarak eğitim ve öğretime başlar. Bünyesinde, Milli Eğitim Müdürlüğü görev yapmaktadır. Normal eğitim vardır. Ortaokul ve Lise, üçer yıldır. 1931 yılına kadar tek şube O dönemlerde ortaokulu bitirenler, genelde memur olurdu. Lise mezunları yedek subay olarak askerlik yaparlardı. Ayrıca belirli bir kurs görerek nahiye müdürü ve kaymakam olurlardı. Malatya Lisesinin ortaokul kısmını bitirenler, Tapu Kadastro okulunda bir yıl okuyup Fen Memuru, lise mezunları ise iki yıl okuyup Tasarruf Memuru (Tapu Memuru) olurlardı. Malatya'da Tapu Kadastro Okulu olması nedeniyle ilimiz, 1926 yılında ilk defa kadastro gören şehir olur. Malatya Lisesi'nin ortaokul ve lise kısmı öğrencileri 1937 yılında Atatürk'ün Malatya'ya ikinci gelişleri nedeniyle Yüce Önder'i karşılamak için yaya olarak tren istasyonuna götürülürler. Başlarında ünlü edebiyatçı Vasfı MahirKocatürk vardır. Atatürk, burada karşılanır ve akşam saat 22.00'de trenle Diyarbakır'a hareket eder. O dönemlerde de en gözde yabancı dil, Fransızca'dır. O dönemde resmi tatillerde Malatya Lisesi öğrencileri, Kernek Havuzu yanında pikniğe götürüldü. O zamanlar l Mayıs, resmi tatildi. Malatya Lisesi öğrencileri, 19 Mayıs törenlerine bir asker ciddiyetiyle hazırlanırdı. Bayram töreni, şu anki Ticaret Lisesi'nin bulunduğu boş arsada gerçekleştirilirdi. Törenler sonunda öğrenciler, ödül olarak Tecde'ye veGündiizbey'e götürülürdü. O dönemlerde ilkokul öğrencilerinin kıyafetleri; yerli malı denilen krizetkumaştan siyah önlük, beyaz yaka, siyah ayakkabı idi. 1930'lu yıllarda Malatya'da kız ve erkek öğrenci oranı dengelendi. O yıllarda sınıf mevcutları 30-40 kişi civarındaydı. Çoğunlukla öğrenciler ikili otururdu Sabahtan öğlene, öğleden ikindiye kadar normal eğitim yapılırdı. İsmet inönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Alman Hükümeti, kendisine son model bir laboratuar hediye eder. O da bunu Malatya Lisesi'ne hediye eder ve kurdurur. Türkiye'de o dönemde bir benzeri daha bulunmayan bu laboratuar nedeniyle çok ünlü kişiler yetişmiş ve yurt hizmetine atılmışlardır. Malatya Lisesi, 1945 yılında yanar. Bünyesindeki tarihi belgelerle kül olup gider. Bu yangından önce Milli Eğitim Müdürlüğü binası da bir yangınla kül olup gitmiştir. Bu nedenle Cumhuriyet öncesi ve sonrası Malatya'da eğitimle ilgili bilgiler, emekli öğretmenlerden ve eğitimli yaşlı insanlardan derlenebilmiştir. Malatya'ya bir dönem damgasını vuran Malatya Lisesi, 1960'lı yılların başında yeni binasına taşınır ve yerini Atatürk Ortaokuluna bırakır. Yeni binasında Turan Emeksiz Lisesi adı altında başlayan bu seçkin lisemiz, 1980'li yılların başında Malatya Lisesi adını almıştır ve bu adla eğitim ve öğretime devam etmektedir. Malatya'da eğitimden söz ederken Cumhuriyet öncesi Malatya'lı ünlülerin ilk eğitimlerini yapmak içinse Konya'yı, Antakya'yı, Diyarbakır'ı, Mısır'ı ve genelde de İstanbul'u tercih ettiklerini görürüz. Cumhuriyet döneminde ise Malatya insanı, öğretmen olabilmek için çevre illerdeki öğretmen okullarına gitmiş, buralardan mezun olmuş, yurdun birçok yerinde bu kutsal görevi yerine getirmiştir. Elimizde en eski belgeyi oluşturan Gazi İlkokulu Öğretmen Sicil Defterini incelediğimizde bu okulumuzda görev yapanların % 90'ının Malatya dışından, özellikle batıdan olduğunu görüyoruz. Malatya insanının kendi ilinde görev yapmaya başlaması, 1950'li yıllara rastlar. Çok nadir de olsa Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü mezunlarının da burada görev aldığına rastlıyoruz. 1940 yılına kadar : i zorluklarla ve sıkıntılarla mücadele ederek gelen ülkemiz, II.Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle bu defa daha sıkıntılı bir döneme girer. Savaşa girilmez ama ülke çapında genel seferberlik ilan edilir. Çeşitli tüketim maddelerinin kullanımı karneye bağlanır. Özellikle şeker, gazyağı ve elbiselik kumaşlara karne uygulaması ödünsüz uygulanır. Her aile resinedüzenlenen "Karne" adı verilen belgeler, vatandaşın nüfus cüzdanına "alındı" kaşesi vurularak dağıtılır. İlimiz de II. Dünya Savaşı'ndan aynı derecede etkilenir. Elektrik tüketimi sınırlıdır. Halk, çıra, gaz lambası ve benzeri aydınlatma araçlarını kullanmaktadır. Halkın en büyük ihtiyacı, gazyağıdır ve o da karneye bağlanmıştır. Bu nedenle yeterince gazyağı bulunmayan evlerin çocukları ve gençleri, eğitim ve öğretimlerini sürdürebilmek için birkaç caddede veya sokakta yanan sokak lambalarının dibinde sabahlara kadar ders çalışmaktadır. 1941 yılından itibaren yapılan tasarruf tedbirleri nedeniyle Sümerbank Dokuma Fabrikası'nın ürettiği kumaş ve bezler de karneye bağlanır. Bu son kısıtlama, eğitim ve öğretimde de kendisini hissettirir. Veliler, çocuklarına önlük dahi diktiremez hale gelirler. Vatandaşın bu perişan hali, okul yöneticilerini etkiler ve duygulandırır. Kıyafet yönetmeliğini esnetmek zorunda kalırlar. Öğrencilerin çoğu, değişik kıyafetlerle okula gelir. Ancak bir şartla; yırtık ve kirli kıyafete asla izin verilmezdi. Savaşın ikinci yılında, ekmek de karneye bağlanır. Birçok veli, geçim sıkıntısından çocuğunu okula gönderemez duruma düşer. 1944 yılında II. Dünya Savaşı sona erer. Karne uygulamasına kısım kısımson verilecektir. Malatya halkı, kendisini çok çabuk toplar, tarımsal üretime hız verir ve gıdada uygulanan karne uygulaması kalkar. 1945 yılından itibaren İlimizde karne uygulamasının hemen hemen kalkmış olduğunu görüyoruz. Bu dönemdeki ortaöğretim çağındaki gençlerin belleklerinde karne uygulamasının büyük yer ettiğini, yıllar sonra bile bu uygulamadan acıyla söz ettiklerini görürüz. 1940'lı yılları anarken Akçadağ köy Enstitüsü'nden söz etmemek doğru olmaz. Bu okul, Malatya'nın uzun müddet eğitim ve öğretimine damgasını vurmuştur. Öğretmen yetiştiren bu okuldan mezun olan öğretmenler, kendilerine verilen idealler doğrultusunda gittikleri yere, medeniyeti ve bilimi götürmüşlerdir. Akçadağ Köy Enstitüsü, Akçadağ İlçemizin Hamidiye kışlası mevkiinde 1940 yılında bu adla açılmış, altı ay sonra yerleşim alanının darlığı nedeniyle istasyona yakın ve enstitü çalışmalarına elverişli üçbin dönümlük bir alana taşınmıştır. 1941 yazında başlayan çalışmalara beşyüz öğrenci, yüz eğitmen ve yirmi öğretmen katılmıştır. Başlangıçta arazideki yollar yapılmış, içme suyu getirilmiş, tarımsal alanlar sulanmaya başlanmıştır. 1942'de öğretmen lojmanları, yatakhaneler, fırın, çamaşırhane, mutfak ve elektrik santrali yapılmış, birbuçuk kilometre ilerdeki Sultansuyu Çay'ından elektrik üretilmiştir. Enstitüye Malatya, Mardin, Tunceli, Urfa ve Elazığ illerinin öğrencileri kabul edilmekteydi. İki yıl zarfında sekiz bin meyve fidanı, otuz bin kavak ağacı dikilmiş ve yetiştirilmiştir. Köy Enstitülerinin amacı; okulsuz köyleri en kısa zamanda okula kavuşturmak için, önce eğitmenli okullar açmak, buradan yetişen eğitmenleri Enstitünün dördüncü ve beşinci sınıflarında okutup öğretmen olarak mezun etmekti. Akçadağ Köy Enstitüsü, diğer Köy Enstitüleri gibi ihtiyacı olan herşeyi, kendi bünyesinde üretmeye başlar ve çevresine de örnek olmaya başlar. Enstitü'de kız ve erkek öğrenciler, karma eğitim yapardı. Uygulamalarda da birlikte idiler. Ancak kız ve erkek öğrencilerin yatakhanesi ayrıydı. Akçadağ Köy Enstitüsü; yapı, demircilik ve marangozluk bölümleriyle yöre halkına da hizmet vermeye başlamıştır. Yöredeki köylerin katılımıyla bir üretim ve tüketim kooperatifi kurulur. Enstitü'nün basımevinde, Akçadağ adlı bir dergi de çıkarılmıştır. Dört yıllık eğitim sonunda başarılı olanlar mezun edilir, herkes kendi köyüne atanırdı. Okulda dereceye girenler, tekamül kursu için Sivas Öğretmen Okulu'na gönderilirdi. Kendi köylerine atanan öğretmenlere arazı tahsis edilir, demirbaş olarakbranşlara göre sanat aletleri verilirdi. Bunun yanında beslemeleri ve sütünden, yumurtasından faydalanmaları için inek, koyun, tavuk da verilirdi. Arazinin durumuna göre at, eşek gibi taşıyıcı hayvanlar da verildiği olmuştur. Öğretmenlere, harçlık adı altında yirmi lira maaş verilirdi. Öğretmen, devletin resmi görevlisiydi. Devlete verdikleri taahhütle köylerinde yirmi yıl kalma sözü verirlerdi. 1946 yılından sonra diğer enstitüler gibi Akçadağ Köy Enstitüsü de üreticilik özelliğinden vazgeçmiş, klasik öğretmen okuluna dönüştürülmüştür. 1948 yılında Köy Enstitüleri Kanunu'nda değişiklik yapılır. Öğretmenlerin ellerindeki demirbaşlar alınıp Maliye'ye devredilir. Öğretmenler doğrudan maaşa geçirilir. Yüzbeş lira maaş bağlanan öğretmenler, çocuk başına beş lira ek ücret alırlar. Çocuk parası, diğer memurlar içinse o sırada on liradır. 1942-1943 öğretim yılında üçüncü sınıfı bitiren erkeklerin sağlık memuru, bayanlarınsa ebe olarak görevlendirildiği de bir gerçektir. Akçadağ Köy Enstitüsü, yapılan kanun değişikliğiyle klasik ilk Öğretmen Lisesi'ne çevrilir. 1953 yılında öbür enstitüler gibi Öğretmen Lisesi olur. Malatya'da 1954-1955 öğretim yılına kadar yalnızca lise olarak Malatya Lisesi eğitim ve öğretim vermekteydi. 1960'da klasik lise sayısı ikiye çıkar, 1980'de yirmiye ulaşır. 1997’de okul öncesi eğitim ve öğretim kurumlan dahil tüm öğretim kurumlarının sayısı 1146'ya ulaşmıştır. Merkez nüfusu 400.000 bin olan İlimizde 35 tane özel dershane olduğu göz önüne alınırsa, eğitim ve öğretim yönünden yıllar sonrası kat ettiğimiz mesafe daha iyi görülecektir. Ancak ilimiz, büyük öğrenci potansiyeliyle yatağına sığmayan bir nehir gibidir. Hızla bu potansiyeli eğitecek yeterli fiziki eğitim öğretim şartlarına kavuşmak zorundayız.